
Batı’nın Hedefi Suriye Üzerinden Türkiye’yi İstikrarsızlaştırmak
03.6.2020
Batı’nın Hedefi Suriye Üzerinden Türkiye’yi İstikrarsızlaştırmak
Genel Başkan Yardımcımız İlyas Tongüç Suriye meselesi, güvenli bölge ve gündeme dair diğer önemli gelişmeler hakkında basın açıklamasında bulundu.
“Ağustos ayı milletimiz için zaferlerle dolu bir aydır. Malazgirt Zaferinin 948. Dumlupınar 30 Ağustos Zaferinin 97. yılını idrak ediyoruz.
Malazgirt’ten Dumlupınar’a; Bu zaferleri bize yaşatan Allah’a şükür ediyor, bütün şehitlerimize rahmet diliyorum.
Milletimizin yaşadığı bütün sıkıntılara, kalbindeki iman ile inancına sarılarak nasıl kurtulduğunun birer numune-i imtisalleri olan zaferler, yokluk, fakr-u zaruret içinde olmasına rağmen büyük fedakarlık gösteren milletimizin, bugün de aynı ruh ve inançla kendisine gelebilecek saldırıları bertaraf edecek güçtedir. Yeter ki değerlerine, inançlarına sımsıkı sarılsın ve birlik ve beraberliğini muhafaza etsin.
Şule Yüksel Şenler HHHanımefendinin vefatı bizleri üzmüştür. Allah rahmet eylesin. Hayatını, inancını hakim kılmak için mücadele içinde geçiren, başörtüsünün mücadelesini de vermiş Şule Hanım’a Allah’tan rahmet diliyorum. “Ölülerinizi hayırla anın.” emrine rağmen, bu vefat üzerinden inancımıza hakaret eden, aşağılamaya çalışan, her fırsatta dine ve dini sembollere saldırmayı vazife edinmiş bir takım yayın organlarını da kınıyorum.
Bu millet bin yıldır değerlerine, inançlarına bağlı, birbirine sevgi ve saygı çerçevesinde birlik ve beraberlik içerisinde bugünlere geldi ise, bundan sonra da bir takım şarlatanların yaptığı saldırıları da aynı olgunlukla cevap verecektir.
SURİYE’DEKİ GENEL DURUM
2011 yılında başlayan Arap Baharı, İslam coğrafyasında bazı diktatörlerin iktidarının sona ermesinin yolunu açmakla beraber bölgeyi, dış güçlerin müdahalesine müsait bir zemine taşımış, coğrafyamızda var olan bazı sorunların kronikleşmesine, istikrarsızlığın derinleşmesine ve kaosun hakim olmasına sebebiyet vermiştir.
Suriye’de 2011 yılından bu yana süren kargaşa bugün içinden çıkılamaz bir hale gelmiştir. Bugün bu olayların temelini, çıkış sebeplerini iyi anlayamazsak meseleleri sağlıklı değerlendiremeyiz. “Bir olayı gerçek yönleri ile açıklayamazsanız, üzerinden 100 yıl da geçse olay tazedir.”
Arz-ı Mev’ud planları ve 1897 Basel Toplantısında alınan kararları;
- Osmanlı’nın yıkılması,
- Nil ile Fırat nehri arası bölgeyi Arz-ı Mev’ud’a geçirilmesi,
- İslam dünyasına diz çöktürülerek değişik yöntemlerle teslim alınması.
1948’de İsrail’in kurulması, Ortadoğu’nun istikrarsızlaştırılması ve halen bölgede savaşın devam ettirilerek akan kan ve gözyaşının artarak sürmesi.
İsrail’İn güvenliği için ABD ve batılı ülkeler eliyle ortadoğu’da küçük devletçikler kurulması, “Her petrol kuyusunun başına bir devletçik”
- 1980’de CIA raporlarında Suriye’nin bölüneceği belirtilmektedir.
- 11 Eylül olayları ile “BOP” Bush’un “Haçlı Seferleri” ABD Dışişleri bakanı Ortadoğu, Afrika ve İslam Ülkelerinin 22’sinin sınırlarının değişmesinden bahsedilmektedir.
2006 Nato askeri toplantısında bölge ülkelerinin parçalanmış haritalarını yayınlanmıştır.
- Irak’ın işgali ile 1,5 milyon insanın ölmesi, Bölgeye çekiç gücün gelmesi, Irak’ta fiili parçalanmışlığın durumunu ortaya çıkarttı.
ABD, İSRAİL VE RUSYA’NIN SURİYE PLANI
İsrail, 2011 yılı sonrası defalarca Suriye topraklarına yönelik hava operasyonu düzenlemiştir. Amerika, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarını desteklerken Rusya, Şam yönetiminin elinde bulunan S-300 hava savunma sisteminin kullanılmasına izin vermeyerek ve düşük dozlu kınama açıklamaları ile Siyonist rejimi destek vermiştir.
Rusya, Amerika ve Siyonist İsrail’in Suriye ile ilgili duruşlarını net bir şekilde ortaya koydukları ve Suriye’nin geleceği ile ilgili büyük oranda anlaştıklarını görmemizi sağlayan 25 Haziran 2019’da Kudüs’de ABD, İsrail ve Rusya ulusal güvenlik danışmanlarının katılımıyla yapılan Suriye konulu toplantı olmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail, Suriye’de; Fıratın doğusu, Fırat’ın batısı, Şam ve civarı ve Suriye’nin güneyi olmak üzere en az dört özerk bölge kurulmasını amaçlamaktadır.
FIRAT’IN DOĞUSU: TÜRKİYE-ABD MÜTABAKATI
Türkiye, geçtiğimiz yıl PKK’nın Suriye kolu PYD’nin ülkenin güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle Fırat’ın doğusuna askeri operasyon düzenleyeceğini resmi olarak ilan etmiştir.
Askeri operasyonun ilanından günümüze, Türkiye’nin Fırat’ın doğusu sınırına binlerce asker ve askeri teçhizat sevkiyatı yapılmıştır.
AKP hükümeti daha önce de Münbiç özelinde Amerika ile mütabakat yapmış, Washington yönetimi mütabakanın şartlarını yerine getirmemişti.
Cumhurbaşkanı, Savunma Bakanı ve diğer yetkililerin mütabakatla ilgili yaptığı açıklamalara baktığımızda; Türkiye’nin baştan beri savunduğu 460 kilometre genişliğinde ve 32 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge tezindeki ısrarından vazgeçtiği görülmektedir.
Açıktır ki, Amerika, Münbiç’te olduğu gibi Fırat’ın doğusunda da Türkiye’yi oyalamaktadır.
ABD Irak’da uyguladığı yöntemi PYD, PKK’nın üzerinden Suriye’de Fırat’ın doğusunda uyguluyor. 110 bin kişilik ordu kuruyor ve silahlandırıyor.
Türkiye yanıbaşında meydana gelen gelişmelerle ilgili, özellikle Fırat’ın doğusuna kendisi bizzat Zeytindalı ve Fıratkalkanı gibi bir harekat yapmadan ABD’nin bölgede PYD’yi gözden çıkarması mümkün değildir. Güvenli bölge safsatadan öteye geçmez. PYD/PKK’ya zaman kazandırır.
- Türkiye bölgeye yönelik atacağı her adımda ekonomi ve dolar artışı üzerinden tehdit edilmektedir.
- ABD ile müşterek karargah kurarak güvenli bölge politikası ABD ve İsrail’in sinsi planları uzun vadede Irak’taki gibi Suriye’nin kuzeyinde de devletçikler kurulmasına yol açabilir.
ZORLUKLAR VE TEHLİKELER
1 – Yabancı savaşçılar: Suriye sahasında bulunan yabancı savaşçılar meselesi, Astana Bileşeni Türkiye, Rusya ve İran’ın, ayrıca Şam yönetimi ve BM’nin çözmek zorunda olduğu zor sorunların başında gelmektedir.
Ülkelerin, Suriye’de savaşan kendi vatandaşlarını geri almakta gösterdikleri isteksizlik ve direnç sorunun çözümünü daha da zorlaştırmaktadır.
Çin, Doğu Türkistan bölgesinde gidip Suriye’de savaşan kişileri geri almakta isteksiz davranırken Rusya, İdlib’te bulunan ve Kafkas bölgesinden gelenleri İdlib’de imha etmeyi düşünmektedir.
2 – İdlib: Suriye krizinin düğümlendiği yer olan İdlib konusunda Türkiye ve Rusya’nın yaptığı SoçiMütabakatı’nda imzacı ve taraf ülkeler yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. 10 maddelik SoçiMütabakatı’nı incelediğimizde, anlaşmanın İdlib’de köklü bir çözüm önermediği görülmektedir. Ancak, anlaşmanın şartlarının ülkeler tarafından yerine getirilmesi, İdlib’deki krizin boyutunu hafifletecektir. İdlib’deki krizin temelini terör örgütü olarak nitelendirilen ve Türkiye’nin de terör listesinde yer alan HTŞ ile ılımlı muhalifler olarak isimlendirilen silahlı örgütlerin birbirinden ayırılamaması ve kentte bulunan yabancı savaşçılar oluşturmaktadır.
3 – Türkiye ve Suriye’nin sıcak temas ihtimali: Son günlerde İdlib kırsalında yaşanan sıcak gelişmeler Türkiye ile Suriye ordularının karşı karşıya gelme ihtimalini doğurmuştur. Türkiye ve Suriye ordularının çatışması, Suriye krizini daha derinleştirecek, çözülmesi zor sorunların da kronikleştirecektir. Bu bakımdan, yetersiz ve kesin çözüm önermese de Soçi Mütabakatı’na uyulması ve anlaşmanın hayata geçmesi için tarafların gayret sarfetmesi hayati önem taşımaktadır.
4 – PYD/YPG yapılanması: ABD, Fıratın doğusunda ana omurgasını PYD/YPG’nin oluşturacağı siyasal bir sistem kurmayı amaçlamaktadır. ABD, Fırat’ın doğusuna kuracağı siyasal sistem Irak’ı benzetileceği anlaşılmaktadır. Bu aynı zamanda, Fırat’ın doğusunda hukuki koruma altına alınmış PYD/YPG’nin ağırlıkta olduğu bir silahlı gücün oluşturulması anlamına gelmektedir. Zira ABD, birkaç yıldır bu silahlı gücü SDG adı altında hazırlamaktadır.
SONUÇ: Son 9 yılda Suriye sahasında yaşanan çatışma, savaş ve dış güçlerin müdahalesi, Suriye sahası karışık denklemler doğurmuştur.
Suriye meselesi Türkiye’nin başını sıkıntıya sokuncaya kadar sürdürelecek bir meseledir.
23 milyon nüfüsü olan Suriye’de 11 milyon göç etmiş, 4 milyonu Turkiye’dedir.
Suriye’nin parçalanması Türkiye ve bölgenin istikrarını bozacaktır.
- İsrail ABD ile birlikte bölgenin Lübnanlaşması için uğraşmaktadır. İstikrarsızlığın kurumsallaşmasını istemektedirler. Lübnan devleti içerisinde çeşitli pek çok dini, mezhepsel ve etnik olarak ülke dış müdahaleye açık hale gelmiş, ülkede toplumsal parçalanmışlık istikrarsızlık kurumsal hale gelmiştir.
- Buna göre Cumhurbaşkanı Maruni, Başbakan Sünni, Meclis başkanı ise Şii olacak ve bu durum bir süreklilik arz edecekti. Parlamento sandalye dağılımı da benzer şekilde bölüştürülmüş.
Aynısını Irak’ta gerçekleştiriyorlar. Suriye’de de aynısını, denemek isitiyorlar. Böylece istikrarsızlığa açık bir bölge olmasını istemektedirler.
ABD, İsrail ve Rusya Suriye’nin genelinde İsrail’in güvenliği ve Suriye’nin parçalanmasında beraber hareket ediyorlar.
Türkiye Fırat’ın batısında Rusya ve İran’la beraber çalışıyor. ABD burada rakip. Fırat’ın doğusunda ise ABD ile ortak karargah ile güvenli bölge oluşturmada beraber çalışıyor. İdlip’te ise Türkiye Rusya ile birlikte çalışıyor.
Hükümet; sahanın gerçekliğini, iç dinamikleri, uluslararası hukuku, milli çıkarları ve İslam coğrafyasının menfaatlerini dikkate alan, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayacak bir Suriye planı hazırlaması zaruri görülmektedir.”